3 Şubat 2007 Cumartesi

AB’nin Yeni Yasa Tasarısı’na Göre Vatanımızı Savunmamız Suç Kapsamında






Deniz Yalçın
3 Şubat 2007


Fransız Parlamentosu'nun 12 Ekim 2006 tarihinde Ermeni Soykırımı'nı inkarı suç sayan yasayı geçirmesinin ardından, Avrupa Birliği de soykırımın (genel anlamda) inkarını suç sayan ve bu suçlara 3 yıla kadar hapis cezası öngören yasayı dönem başkanı Almanya'nın öncülüğünde geçirmeye hazırlanıyor.
29 Ocak 2007'de, AB Dönem Başkanı Almanya tarafından yapılan basın açıklamasına göre, söz konusu çerçeve yasa ile AB ülkelerinde ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının yayılmasının engellenmesi amaçlanıyor.
Yasanın kapsamı çok önemli.
Birincisi ırkçılık ve yabancı düşmanlığı yasa kapsamında.
İkincisi, ki bizim açımızdan önemli nokta burası: Soykırımın, insanlığa karşı işlenen suçların ve savaş suçlarının AB sınırları dahilinde olumlanması, inkarı ya da küçümsenmesi de suç kapsamına alınıyor. Bunun ne anlama geldiğini aşağıda göreceğiz.
Üçüncüsü de, ırkçı ve yabancı düşmanı güdüler, diğer suç unsurlarında ağırlaştırıcı faktör olarak değerlendirilecek.
Yasanın içeriği bu. AB sınırları içerisinde bu kapsamda suç işleyen kişiler 1 ile 3 yıl arasında hapis cezasına çarptırılabilecek.

Kaynak: http://www.eu2007.de/en/News/Press_Releases/January/0129BMJantiracism.html

Avrupa Birliği ülkelerinin birer birer parlamentolarından Ermeni Soykırımı’nı tanıyan yasalar geçirdiği, Fransa'nın Ekim ayında Ermeni Soykırımı'nı inkarı suç sayan yasayı Meclis'te onayladığı bir süreçte gündeme getirilen söz konusu yasa çok büyük siyasal sonuçlara gebe.
Soykırımın, insanlığa karşı işlenen suçların ve savaş suçlarının AB sınırları dahilinde olumlanması, inkarı ya da küçümsenmesi şeklinde ifade edilen suç unsurunun bu yasayla birlikte benimsenmesi nasıl bir sonuç yaratabilir?
Bunun için önce, yukarıda alıntıladığım basın açıklaması metnine dönelim. Burada soykırımın, insanlığa karşı işlenen suçların ve savaş suçlarının olumlanması, inkarı ya da küçük gösterilmesi maddesinde, söz konusu suçların tanımı için Uluslararası Ceza Mahkemesi'ni kuran Roma Statüsü Belgesi'nin 6., 7. ve 8. maddeleri ile 1945 Nuremberg Uluslararası Askeri Mahkemesi'nin 6. maddesinin geçerli olacağı belirtiliyor. Şimdi dikkat:
Roma Statü Belgesi'nin 6. maddesi soykırımı, 7. maddesi insanlığa karşı işlenen suçları, 8. maddesi ise savaş suçlarını tanımlıyor ve düzenliyor. (Roma Statüsü için bkz.:www.ihop.org.tr/belge%5CULUSLARARASI%20CEZA%20MAHKEMESI%20ROMA%20STATUSU.doc)

Ermeni soykırımı tezi bağlamında bizi ilgilendiren asıl madde Roma Statüsü'nün 7. maddesi. Çünkü bu madde çerçevesinde tehciri olumlamak da suç kapsamına alınıyor.
Bu maddenin d bendi "Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli” (Tehcir) başlığını taşıyor ve tehcir şöyle tanımlanıyor: "Nüfusun sürgün edilmesi veya zorla nakli”, uluslararası hukukta izin verilen gerekçeler olmaksızın, bir yerde hukuka uygun olarak ikamet eden insanların zorla yerlerinden edilmeleri ya da başka zorlayıcı fiillerle yer değiştirilmeleri anlamına gelir"
Ayrıca yasanın ulusal ya da uluslararası bir mahkeme tarafından somut tarihsel bir olayın soykırım, insanlığa karşı suç ya da savaş suçu teşkil ettiğinin saptanmasına bağlı olarak, AB üyesi ülkelere cezai yaptırım uygulama olanağı vereceği de belirtiliyor: "Her somut ve spesifik olay bağlamında somut tarihsel suçun soykırım mı, insanlığa karşı suç mu yoksa savaş suçu mu olduğuna, bir mahkeme karar verebilir."

Bunun bizim açımızdan anlamı şu: Eğer bir AB üyesi ülke Ermeni soykırımını tanımışsa, bu çerçevede o ülkede Ermeni soykırımını inkar etmek suç kapsamına girecek.
Eğer AB üyesi ülke Ermeni soykırımını tanımamışsa (örneğin Almanya. Alman Meclisi 2005'te benimsediği kararda soykırım sözcüğü yerine toplu katliam ifadesini kullandı) bu kez de insanlığa karşı suçları düzenleyen Roma Statüsü'nün 7. maddesinin d bendi (tehcir) uyarınca, tehcir kararını savunmak da suç olacak.
Dolayısıyla "soykırım yok, vatanımızı savunduk" ifadesi, AB nezdinde suç oluyor. Bu yasayla, Türkler’in vatanlarını savunmaları suç kapsamına alınıyor. Çünkü tehcir yoluyla vatanımızın savunulmuş olmasını olumlu karşılamak, tehcir kararını olumlu görmek de suç kapsamına alınıyor.

Neden Irkçılık ve Yabancı Düşmanlığını Önleme Yasası Kapsamında?
Irkçılığın ve yabancı düşmanlığının önlenmesini amaçlayan bir yasaya böyle bir maddenin eklenmesi oldukça anlamlı. Açık ki bu yolla AB, Talat Paşa Komitesi’nin "Ermeni Soykırımı uluslararası bir yalandır", "soykırım yok, vatanımızı savunduk" sözlerinde ifadesini bulan tutumunu ırkçılık ve yabancı düşmanlığı suçu ile itham etmeyi amaçlıyor. Verilmek istenen açık mesaj şu: “Ermeni Soykırımı’nı inkar edenler, aynı zamanda ırkçı ve yabancı düşmanıdır.”
Bu nedenle bu yasa tasarısının, 29 Eylül 2006'da Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen "Türkiye’nin katılım sürecinde kaydettiği ilerlemeye ilişkin Avrupa Parlamentosu Kararı (2006/2118(INI))"ndaki 43. maddenin açık biçimde devamı olduğu görülmektedir.
"Aşırı sağ kuruluşlar tarafından yürütülen, yabancı düşmanı ve ırkçı ‘Talat Paşa Komitesi’ni, Avrupa ilkelerini ciddi şekilde ihlal eden ve aynı kuruluşlarca Lion ve Berlin’de düzenlenen muhalif gösterilerden dolayı kınamakta; Türkiye’yi bu komiteyi kapatmaya ve faaliyetlerine son vermeye davet etmektedir."
Dikkat edilirse, tıpkı yasa taslağındaki gibi burada da, soykırımı uluslararası bir yalan olarak reddeden Talat Paşa Komitesi'nin ırkçı ve yabancı düşmanı olduğu ifade edilmektedir. Ayrıca Berlin 2006'nın Alman Hükümeti nezdindeki etkisi de, bu yasa taslağı çerçevesinde açıkça ortaya çıkmıştır.
Irkçılığı ve yabancı düşmanlığını Avrupa'da engellemeyi amaçlayan bir yasanın içine soykırımı reddetmenin, tehciri olumlu karşılamanın suç olarak yedirilmesi, açıkça bu etki çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Dikkat edilirse AB, soykırım söz konusu olduğunda iki konuya eğilmektedir. Birincisi Yahudi soykırımı, ikincisi ise Ermeni soykırımı konusu.
Bu yasanın Yahudi soykırımının inkarını cezai yaptırıma bağlama amacı olsa da, gerçek ve güncel amaç kesinlikle Ermeni soykırımının inkarını engellemek, tehciri savunmayı caydırmaktır. Almanya'da Prof. Dr. Hakkı Keskin'e yönelik olarak başlatılan psikolojik savaşın açıkça devamı söz konusudur. (Bu konuda bkz., http://www.ip.org.tr/lib/pages/detay.asp?goster=haberdetay&idhaber=481 )

Türkiye'yi savunan Talat Paşa Komitesi'nin ve Prof. Dr. Hakkı Keskin ve onun gibi nice yurtseverin sesleri bu yasayla kısılmak istenmektedir. Bunun bir sindirme, yıldırma operasyonu olduğu açıktır. "Ermeni Soykırımı'nın emperyalist bir yalan" olduğunu ifade etmenin ırkçılık ve yabancı düşmanlığı olduğu suçlamasını içinde barındıran bu yasa tasarısı, açık bir psikolojik savaşın göstergesidir. O nedenle Hrant Dink cinayeti ve onun ardından yaşananları düşünürsek, bu psikolojik savaşın çok boyutlu yürütüldüğü açığa çıkar. Birbirinden bağımsız değildir. Bu süreçte, ülkemizde yükselen Amerikan ve AB karşıtı eğilim, programsız, hedefsiz, ırkçı bir akımın kaosa, şiddete ve düşmanlığa eğilimli tepkiselliği olarak yansıtılmak istenmiştir.
Yasanın gündeme gelmesi ve onaylanması ile birlikte, Türkiye'nin AB aracılığıyla Atlantik kapısında asılı durma sürecini tamamen sona erdirecek gelişmelerin kapısı da aralanacaktır. AB meselesinde konumlar daha da keskinleşecektir. Zira bu yasadan sonra hala Türkiye’nin AB üye adaylığından çekilmemesini savunmak, AB’nin Ermeni soykırımını inkarı ve tehciri olumlamayı suç sayan bu yasasını savunmak, bunları suç sayan anlayışı paylaşmak anlamına gelecektir. Bu yasadan sonra AB’yi savunmak, Ermeni Soykırımı olduğunu savunmak ve tehcirin bir suç olduğunu kabul etmek anlamına gelecektir. Zira İngiliz The Daily Telegraph gazetesinin 2 Şubat 2007 tarihli "EU Plans Far-Reaching 'Genocide-Denial' Law" başlıklı haberine göre, taslak metinde her üye ülkenin soykırımı, insanlığa karşı işlenen suçları ve savaş suçlarını olumlamayı, küçük görmeyi ya da inkar etmeyi cezalandıracak şekilde, gerekli düzenlemeleri yapmasının zorunlu olduğu ifade edilmektedir.

(Bkz: The Daily Telegraph,
http://www.telegraph.co.uk/news/main.jhtml?xml=/news/2007/02/02/weu02.xml, 2 Şubat 2007)

Böylece Türkiye, AB'nin bu yasası çerçevesinde Ermenilere soykırım yapıldığını kabul etmemesi ya da tehcirin doğru ve zorunlu bir karar olduğunu savunması durumunda, üyesi olmak istediği AB'nin yasal düzenlemesine karşı davrandığı, dolayısıyla "ırkçılık ve yabancı düşmanlığı" suçunu teşvik ettiği için AB üyesi olamayacaktır. Akıl yürütmeyi sürdürelim: Soykırımı kabul edip AB üyesi olması durumundaysa, yukarıda ifade edildiği üzere, üye ülkelere yüklenen sorumluluk bağlamında soykırımı inkar eden, tehciri doğru bulan yurttaşları hapis cezasına çarptırmak durumunda kalacaktır. Parlamentolarda "soykırım"ın gerçekleştiği tarihler olarak 1915-1923 yılları arası kabul edildiğine göre, Türkiye'nin Ulusal Kurtuluş Savaşı'nı da kapsayacak biçimde Kemalist Devrim sürecini övmek, vatan savunmasını övmek, Türkiye'nin bağımsızlığını övmek suç kapsamına alınacaktır. Çok nettir: Bu yasayla Avrupa Birliği, vatanımızı savunmayı suç kapsamına almaktadır. Bu koşullarda bile Türkiye’nin AB üye adaylığından çekilmemesini savunanlar olduğunda, bunun vatana ihanet suçu kapsamına gireceği açıktır.
Bütün bunlar, söz konusu yasanın kabul edilmesi durumunda bile Türkiye'nin AB üyeliğini savunan kesimlerin işbirlikçi konumlarını daha da açığa vurması bakımından üzerinde önemle durulması gereken değerlendirmelerdir. Yasa, Türkiye'yi parçalama projesinin devamıdır. Bu süreçte AB'ye ilişkin konumlanışları keskinleştirmesi bakımından üzerinde önemle durmamız gerektiğini düşünüyorum.
Yasa ayrıca Ermeni soykırımı tezlerini ABD'de ve AB'de seslendiren, parlamentolardan geçirten gücün Ermeni lobisi olduğu yönündeki efsaneyi de sona erdirecek türdendir. Bütün AB üyesi ülkeleri kapsayacak böyle bir yasanın da Ermeni lobisinin ürünü olduğunu söylemek, enikonu gülünç olacaktır. Ermeni soykırımı tezlerinin arkasında emperyalist güçlerin bulunduğu, yasanın taslağına bakılarak bile anlaşılır, gözle görülür hale gelmiştir.

Son olarak şunu belirtmeliyiz. Bu yasayla Talat Paşa Komitesi'nin başarısı da itiraf edilmiştir. Aslında Eylül 2006'daki Avrupa Parlamentosu kararı, Ermeni Soykırımı iddiaları üzerinden şekillenen saldırı-savunma mevzilerinin gerçek taraflarını göstermişti. Bir yanda emperyalist Avrupa Birliği, diğer yanda emperyalistlere yalanlarını kendi yurtlarında yüzlerine vuran Talat Paşa Komitesi. Avrupa Parlamentosu'nun Talat Paşa Komitesi’nin kaldırılmasını isteyen raporu, Türkiye'yi savunan, AB'nin Türkiye'ye yönelik saldırılarını göğüslemeye yönelen en önemli milli birlikteliğe işaret ederek vatan savunmasının gerçek tarafının kim olduğuna işaret etmişti.

3 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazıyı bizim anlı şanlı sözde aydınlarımıza da gönderirseniz, her ne kadar bu ayrımın farkındaysalar da, belki uyanmaları için bir uyarı olacaktır. Farkına varmaları gereken diğer bir husus, vatanını seven ve evlatlarına bırakacağı bağımsız ve temiz bir gelecek için çırpınan bizim gibi insanların sayısının hiç de az olmadığıdır. Bunu bilip kendilerine gelsinler.

Adsız dedi ki...

ermeni soykırımı bir yalandır, emperyalizmin yalanı ve onun kucağına oturan yunan ve ermeni sürülerinin yalanı. Yunanlılar ve Ermeniler bildiğimiz gibi aşırı Amerikancıdırlar, kimilerine göre ABD nin köpeği. Ermeni Katliamını dünyaya kabul ettirme günüdür. Ermenilerin soykırım yapmaya çalıştıkları, müslümanları katlettikleri müslüman ülkelerce de kabul edilmeli. ABD nin her şekilde müslüman ülkelere olan düşmanlığı arttırdığı ve tam aksini vaaz ederken kendi içinde gizlice müslüman düşmanlığını körüklediği ve bu oluşumların önünü farklı boyutlarda açtığıda bilinmeli.

http://www.ermenisorunu.gen.tr/
http://www.angelfire.com/rnb/atadiyar/ata1d.html
http://www.devletarsivleri.gov.tr/kitap/kitap.asp?kitap=991
http://www.1915ermeniyalani.org/index.htm
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=8262
http://www.yenicaggazetesi.com.tr/haberdetay.php?hit=1659

mobil sohbet dedi ki...

mobil sohbet
sohbet odaları