29 Kasım 2006 Çarşamba

Nobel Orhan Pamuk’a Değil, BOP’a Verildi


Deniz Yalçın

22 Ekim 2006


“2006 Nobel Edebiyat Ödülü, ”kentinin melankolik ruhunun izlerini sürerken kültürlerin birbirleriyle çatışması ve örülmesi için yeni simgeler bulan Orhan Pamuk’a verilmiştir.”
Bu sözler, Büyük Ortadoğu Projesi’nin medeniyetler ve kültürlerarası diyalog tezlerinin kendisine yazın alanında bir temsilci bulduğunun tescili gibiydi.
O nedenle Orhan Pamuk’a verilen Nobel ödülü, ABD’nin BOP çerçevesinde 2005 yılında yeniden güçlendirme kararı aldığı “kültürel diplomasi” çalışmalarından bağımsız değerlendirilemez.


Pamuk’a Nobel Süreci Nasıl Gelişti?


ABD Dışişleri Bakanlığı, özellikle Ortadoğu’da yükselen Amerikan karşıtlığının da etkisiyle, Soğuk Savaş sırasında uyguladığı etkin kültürel diplomasi çalışmalarını canlandırma kararını 2005’te aldı. Bu kez amaç, özellikle Müslüman nüfusun yoğunlukta olduğu ülkelerin aydınlarını, yazarlarını “Amerikan değerleri”ni yaymak adına kazanmak olarak açıklanmıştı. Eylül 2005’te ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından yayımlanan raporda ise, sürecin yol haritası ve izlenecek yöntemler saptandı. Amaç kültürel alanda “modeller” yaratmak ve ABD’nin BOP’u çerçevesinde ideolojik hegemonya faaliyetleri yürütülmesini sağlamak olarak ifade ediliyor; bunun için de kültürler arası, medeniyetler arası diyaloğu çalışmalarının odağına alan yazarların kazanılmasının önemi vurgulanıyordu.
Orhan Pamuk’un 1985-1988 yılları arasında katıldığı ABD Dışişleri Bakanlığı’na bağlı Uluslararası Yazarlık Programı’nın da, bu süreçte yeniden güçlendirilmesi kararı alındı. Bu program, açıldığı tarihten bu yana düzenli olarak İslam ülkelerinden yazarlar seçiyor ve yetiştiriyordu. İnternet sitesi ABD’nin kültürel diplomasi çalışmalarını yeniden gündeme getiren Eylül 2005 tarihli Dışişleri Bakanlığı Raporu ile açılan söz konusu yazarlık programının özellikle çekici kılınması için bu süreçte başka ne yapılabilirdi? Orhan Pamuk’un bu programa katılan yazarlar arasında Nobel Edebiyat ödülü alan ilk kişi olması, bu noktada anlamlıdır.

Uluslar arası Yazarlık Kursu’nun İşlevi

Orhan Pamuk’un ABD’de iken katıldığı bu program ABD Dışişleri tarafından çok önemseniyor. Orhan Pamuk’un bu noktada bir model olduğu da, Dışişleri yetkililerinin kültürel diplomasi konusundaki hemen tüm açıklamalarında yer buluyor. Örneğin ABD’nin yarı resmi Dışişleri Bakanlığı görevini yerine getiren Dış ilişkiler Konseyi’nin (CFR) 2002’de yayımladığı “ABD’nin Türkiye’de Kültürel Diplomasi Faaliyetleri” başlıklı raporda, Pamuk’un katıldığı uluslararası yazarlık programına vurgu yapılıyor ve Orhan Pamuk’tan şöyle söz ediliyor: “Kültürel programlar fark yaratır. Orhan Pamuk gibi ABD’de yaşamış ve çalışmış yazarlar, Türkiye’deki insanlara Amerikan tarihini ve değerlerini daha iyi anlatmak açısından büyük bir değer taşımaktadırlar.”


2004: Bush İlk Sinyalleri Veriyor


2004 yılında İstanbul’da ABD Başkanı G. W. Bush tarafından yapılan konuşma da, Orhan Pamuk’un çalışmalarının BOP’un kültürel modeli olarak seçildiğinin güçlü işaretlerini veriyordu. Nobel yakındı. Bush şöyle diyordu: “Orhan Pamuk’un yapıtları, kültürler arasında bir köprüdür, tıpkı Türkiye Cumhuriyeti gibi. Pamuk’un da söylediği gibi, bu toprakların insanları önemli olanın tarafların, uygarlıkların, kültürlerin, Doğu ile Batı’nın çatışması olmadığını anlamıştır. Pamuk, “asıl önemli olan, diğer kıtalardan ve uygarlıklardan insanların tıpkı sizin gibi olduğunu fark etmektir” demekte haklıdır.”
2005’te kültürel diplomasi çalışmalarının hızlandırılması kararının alındığı dönemde ise, Pamuk’un uluslararası çapta bir pazarlama kampanyası ile Nobel’e hazırlanması süreci de hız kazandı. Bu aynı zamanda Pamuk’un Türkiye düşmanlığı konusunda da ABD ile aynı cephede yerini güçlendirdiği yıldı.


Pamuk, Türkiye Düşmanlığı’nda ABD ile Kol Kola


Pamuk bir İsviçre gazetesine verdiği demeçte şunları söylüyordu: “Benim dışımda kimse söylemiyor; bu topraklarda bir milyon Ermeni, 30 bin de Kürt öldürüldü”. Yine İngilizler’in The Times gazetesine de benzeri yönde bir açıklama yapan Pamuk, sözlerinin arkasında olduğunu, Türkiye'de Ermeni katliamının tabu kabul edildiğini ve tartışılamadığını ifade ediyordu. Söyleşide Türkiye'nin Ermeni katliamını tartışmasının vaktinin geldiğini belirten Pamuk, bu 'bilgi'nin Türk insanından saklandığının ve bunun 'iyi bir şey' olmadığının da altını çiziyordu.
ABD Dışişleri Bakanlığı: Türkiye’de Tabuları Yıkmayı Teşvik Ediyoruz
Şimdi ABD’nin Orhan Pamuk’un tabuları yıkması ile ilgili değerlendirmesine bakalım ve Pamuk tabuları kimin için yıkıyormuş, bunu görelim. 27 Mart 2006 tarihinde Amerika Ulusal Konferansı Ermeni Meclisi heyeti ile ABD Avrupa ve Avrasya’dan Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı Daniel Fried arasında Washington’da gerçekleştirilen görüşmede Fried’in Pamuk için kullandığı ifadeler aynen şöyle: Türkiye’yi, kuşaklar boyunca tabu olarak kabul edilen konuları daha ciddi ele almaya teşvik etme yollarını arayan bir politika güdüyoruz. Bu sürecin Türkiye’de başladığını da söyleyebilirim. Örneğin ünlü Türk yazarı Orhan Pamuk’un bu konuyu açıklıkla dile getirdiğini hatırlarsınız.” Orhan Pamuk’a “tabuları yıkma görevi”nin kim tarafından verildiği bu sözlerden açıklıkla anlaşılıyor. Tabuları yıkma karşılığında Pamuk’un payına ise Nobel düşüyor. ABD BOP kapsamında AKP’ye biçtiği misyonu, kültürel alanda Orhan Pamuk’a veriyor.


Türk Edebiyatı Hakkındaki Sözleri


Gelelim Pamuk’un yazarlık anlayışına ve Nobel sonrası yaptığı “bu ödül Türk edebiyatına verilmiştir” şeklindeki açıklamasına. Pamuk burada da sahiplenmediği bir mirasa gönderme yaparak Türk edebiyatçılarını yanına çekmeye, sürece meşruiyet kazandırmaya çalışıyor. Oysa aynı Pamuk, kendisini uluslararası çapta pazarlama sürecinde gerçekleştirilen söyleşilerden birinde, bakın Türk edebiyatında kendisinden önceki kuşaklar hakkında neler söylüyor: “ilk kitaplarımı yayımlarken, bir önceki yazar kuşağı yok olmak üzereydi. Dolayısıyla yeni bir yazar olarak olumlu karşılandım.” Söyleşiyi gerçekleştiren Paris Review ekibi burada devreye girerek şu soruyu soruyor: “Bir önceki yazar kuşağı derken aklınızda kimler var?” ve Pamuk şöyle yanıt veriyor: “Bir önceki kuşağın yazarları, toplumsal sorumluluk hisseden, edebiyatın ahlaka ve politikaya hizmet etmesi gerektiğini düşünen yazarlar. Onlar gerçekçi yazarlar. Birçok yoksul ülkedeki yazarlar gibi onlar da yeteneklerini milletlerine hizmet etme arayışları yolunda harcadılar. Ben onlar gibi olmak istemiyorum.”
İşte Nobel Edebiyat Ödülü, ülkesinin ve halkının sorunlarına duyarlı edebiyat mirasını “ben onlar gibi olmak istemiyorum” diyerek reddeden, yeteneklerini başka amaçlar için değerlendirdiğini bu kadar açıklıkla belirten ve “bu Nobel, Türk edebiyatına armağandır” diyerek edebiyat dünyasından meşruiyet arayan böyle bir yazara verildi. Bununla da kalmıyor.

“Atatürk’ün Ordusu İhtiyaçlarımıza Uygun Değil”

Nobel’i Orhan Pamuk’un almasını sevinçle karşılayanlar, ABD’nin kültürel diplomasi çalışmaları nezdindeki bu ilk büyük hamlesini de sevinçle karşılamış oluyorlar. Pamuk’un misyonunun “tabuları yıkmak” ve “Türk tarihini tartışmaya açmak” olduğunu, gerek ABD Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin açıklamaları gerekse Pamuk’un kendi sözleri ele veriyor. “Türk tarihinin hakkından gelinecek” diyen AB temsilcisi Karen Fogg’u anımsatırcasına, Pamuk’un Ekim 2005’te İspanyol ABC Gazetesi’nde yayımlanan söyleşisinde kullandığı şu ifadelere göz atalım bir de: “Atatürk’ün ordusu, bugünkü ihtiyaçlarımız için uygun değil; bu ulusal, güçlü, Jakoben proje, hükümeti bir korse gibi sıkıyor. İhtiyacımız olan, daha liberal bir hükümete sahip olmak”. Kemalist Devrim’i eleştirip AKP’nin hareket serbestisi kazanmasını dert edinen Orhan Pamuk’a ancak bir saptama uygun düşüyor: 11 Eylül aydını.
ABD her ne kadar BOP adına Orhan Pamuk’u öne çıkarsa da, Türkiye bu oyuna gelmiyor. Türk halkının büyük bir çoğunluğunun tepki duyduğu Pamuk’u kendisine model seçen ABD ise, çaresizliğini itiraf etmiş oluyor. Çünkü artık ne AKP ne de Orhan Pamuk itibar görüyor.


Not: Bu Yazı 22 Ekim 2006 tarihli Aydınlık dergisinde yayımlanmıştır.

Hiç yorum yok: